On yil once

Posted on Dec 1, 2020

Bu yılın bitişiyle birlikte otuzuncu yaşımı geride bırakıyorum. Bu yıl ile başladığım üç aylık değerlendirme yazılarıma bir de 10 yıllık değerlendirme ekleyeyim diyorum.

On yıl önce kimdim? Şimdi kimim?

İş

10 yıl önce, doğru düzgün sigortam bile yoktu. Çalıştığım yerlerden maaş alamayan, işinde çok bilgili olduğunu düşünen, PHP’yi yarım yamalak bilen biriydim.

Şimdi birden fazla yazılım diliyle bir şeyler yapıyorum. Neyi ne kadar bildiğimden emin değilim. Bilmediğim şeylerden, bildiğim şeylerden daha eminim.

Şehir

10 yıl önce, İzmir ve Erzincan dışında hiç bir yeri görmemiş, İzmir dışında bir yerde yaşamamış biriydim.

Bu sürede, bir sürü farklı şehir gezip, bir süre İstanbul’da yaşayıp, sonra Ankara’ya taşındım.

Kedi

10 yıl önce evde kedi beslenebileceğinin bile farkında değildim. Muhafazakarımsı yetişmiş olarak kedi hayvanının evde olmayacağını düşünürdüm. Kedilerin sokakta gayet iyi yaşayabildiklerini Allah’ın(!) onlara mamacık verdiğini falan düşünürdüm. Soğukta üşümediklerini düşünürdüm. Aslında pek de düşünmedim, böyle duymuş böyle devam etmiştim.

İlk evliliğimde, eski eşimin arzusuyla önce tavşan, sonra kedi sahiplendik. Tabi ki kedi bakmaktan anlamadığım için bu kişinin kediyi sırf eğlencesine istediğini anlamam baya geç oldu. Ancak sahiplendiğimiz kediyi asla sokağa bırakmayı düşünmedim. Çocuğum gibi olmuştu ve hala benimle beraber. Boşandıktan sonra tabi ki bırakmadım ve aldım.

Şu anda eşimle birlikte 3 kedimiz var. Kediler hakkında çok şey öğrendim, çok bağlandım, hatta hayatımın merkezine koydum desem çok abartmış olmam sanırım. Eşim Elçin kediler konusunda bana çok şey öğretti. Hem evdekiler, hem sokaktakiler. Sadece kediler değil tüm sokak hayvanları hakkında.

10 yıl önce söyleseler hiç ihtimal vermezdim sanırım.

Kadın

10 yıl önce, kadın düşmanı olmasam da, kadın hakları konusunda hiç hayatı sorgulamamıştım. Kadın, kadındı. Yerini bilirse sorun yoktu. Kötü muamele yapacak biri değildim. Ancak eşit tutacak da değildim. Öyle bir şey de öğrenmemiştim zaten.

Geçen zaman içinde, hem humanizim hem feminizm hakkında okumalar yaptım. Üzerine başta Elçin olmak üzere arkadaşlarımla tartışmalara giriştim ve zamanla kadın dünyasının, kadınlar için ne derece zorlu olduğunu gördüm. Kadınların hayattan ne kadar dışlanmış ve kendileri için yine erkekler tarafından oluşturulmuş küçücük alanlarda yaşamak zorunda bırakılmış olduklarını anladım. En kötüsü de çoğuna bunu inandırmıştık erkekler olarak, bunun normal ve doğal olduğunu.

Faşizm

10 yıl önce, koyu Türk milliyetçisi sayılırdım. Türk dışındaki ırklar da insandı ama Türkler daha insandı. Haklar öncelikle Türklere aitti, sonra kalırsa diğerlerine de dağıtılırdı. Ancak kalkıp da hak arayışına giremez, Türkleri kötü gösteremezdi kimse. Çinli dövmezdim, ülkücü değildim ancak düşüncelerimi ben biliyorum, içten içe minik bir faşisttim.

Geçen zamanda yapılmış humanizm okumaları, bilimsel okuryazarlığımın artmış olması gibi sebeplerle, ırkçılık-milliyetçilik gibi şeylerin ne kadar da hadi len olduğunu anlamamı sağladı. İnsanın insanlığı dışında bir şeyle ilgilenmenin gereksizliğini farkettim.

Din

Namazlı niyazlı mübarek bir zattım. Dinle alakalı bir problemim yok ancak inancım kuvvetliydi. Artık değil.

Evlilik

10 yıl önce, Alevi olduğu için, çok evlenmek istediğimi sanıp, ailesinin razı gelmemesi sebebiyle evlenenemiş olmaktan dolayı bir saçmalıklar yaşamıştım. Bu süreçte evlenip, aile kurma konusuna kafayı takmıştım. Bu yüzden ilk evliliğimi aceleye getirip hüsranla sonuçlanmasına sebep oldum.

Sırf ben istiyorum diye mutlu bir evliliğim olmak zorunda değilmiş.

Boşandıktan sonra da evlenmemeyi düşünmüştüm, ancak aşk işte, şu anki eşimle evliyiz ve böyle bir mutluluk hayal etmemiştim. Evliliğimizin bir buçuk yılı geçti, öncesinde de 3 yıllık birlikteliğimiz mevcuttu.

Değişim, hepsi bir arada paket gibi. Tek tek değil, biri gelince diğerlerinin de takip ettiği bir süreç gibi. Kadın erkek eşitliğini düşünmeye başlayınca faşizmden kurtuluyorsunuz, sizi hayvan sevgisine, din anlamsızlığına sürüklüyor sanırım.

Bir kere düşünmeye başlayınca, durulamıyor bir noktada. Ardı arkası kesilmiyor, ve giderek daha da fazla azınlıkta kalan bir topluluğa dahil oluyorsunuz. Feminist destekçisi, agnostik, cumhuriyetçi, eşitlikçi, haskellci (!p) vs diyerek gittikçe daralan bir kümede kalmışım.

Bakalım 10 yıl sonra ne olacak, nerede olacak.