Kaybolus
Bir uçurumdan yuvarlanma hissi, kemikten hissedilen. Varoluş gününden itibaren kaybolmamış bir his. Mutluluk genetik ve sosyal durumların birleşmesi sonucu mümkün. Mutsuzluk da aynı yolla mümkün.
Sürekli bu düşüş hissine verdiğimiz isim zaman mı? Zamanın hareketi mi rahatsız ediyor yoksa? Huzur içindeki dönemlerde farkına varmadığımız zamanı stres altındaki dönemlerde daha iyi hissedebiliyor olmamız bir lütuf olabilir. Uçuruma ne zaman vardığımızı bilmiyoruz. Yuvarlanıyoruz ve ne zaman çakılacağımızdan da çok haberdar sayılmayız. Sürekli düşüşün biteceği korkusu ve asla bitmeyecekmiş korkusunu aynı anda yaşayan bir bilinç.
Ne olacağını bilmeden sürekli tahmin yürütmek zorunda olmak dediğimiz şey yaşamın kendisi. Ne olacak? Ne olduğunu farketmiyor olmak da mı yaşam? Sonra ne olacak? Önce ne oldu ki?
Bunca yıllık süreç insanı düşünebilen bir varlığa evriltti. Aynı insana, yine aynı insanlardan oluşan toplumun fazla(!) düşünmeyi yasaklıyor olması da garip.
Ucu boktan bir yere mi çıkıyor sınırın ötesinde düşünmenin? Büyük ihtimalle öyle. Var oluşun içinde kaybolmamak için insan her zaman sınırlar içerisinde düşünmeli. Bu yüzden yanlış değil toplumun tüm bireylerini belli düşünce sınırları içerisinde tutmaya çalışması ve düşünmekten çok eylemde bulunmaya teşvik etmesi.
Eylem yoksa düşünce neye yarar?