Kalem - Ahmet Serhat Ak
Aşağıdaki metinle tanıtımı yapılan, pek değerli arkadaşım Ahmet Serhat Ak tarafından hem senaryosu yazılan hem yönetmenliği yapılan Kalem filmini henüz izleyebildim. Kısacık bir filmin beni bu kadar etkilemesini beklemezdim. Film eleştirmeni değilim, azıcık sanat tarihçisi sayılabilirim (hala öğrenciyim), o sebeple, bir eleştiriden daha çok, filmin bende uyandırdığı duyguları paylaşmak istiyorum. Öncelikle tanıtım metnini paylaşayım:
1980 askeri darbesinden sonra yapılan yargılamalarda idam cezası verilir ve Dünya’da sadece Türk yargı sisteminin bir ritüeli olan kalem kırılır. Mübaşir baba kırılan kalemleri toplayıp çocuğuna kalem yapar.
Hikaye çok basit görünmesine rağmen, kurgusu ile beni derinden etkiledi. Sahne sahne ilerleyeceğim.
1982-Türkiye başlığıyla, bir sınıfta başlıyor film. Sınıfta öğrencilerin derste not aldığını görüyoruz. Ancak bir öğrencinin elinde, diğerlerinden farklı bir kalem bulunuyor. Beyaz bir aparat ucunda küçücük bir kalem başı. Bir anda kalem tükeniyor ve ucu kırılıyor. Çocuğunun yazmaya devam edebilmek için verdiği gayret, çocuk oyuncu tarafından çok iyi yansıtılıyor. Utanç ve çaba. Şansına ders bitiş zili çalıyor ve çocuk bitmiş kalemini sırada bırakarak sınıftan herkesle beraber çıkıyor. Beni ağlatan sahne aslında burasıydı. Çünkü çocuğun hislerini tamamen geçmişimle bağdaştırdım. Yokluk içinde, gerçekten bir çocuğun … Neyse, daha fazla kendimle bağlaştırırsam ağlamaktan yazamayacağım.
Bu sahnedeki, ilk önce düzgün(!) kalemlerle seyirciyi tanıştırıp, odak noktasındaki idarelik kalemle bizi yüzleştiriyor olması ilk anda hikayeye güçlü bir giriş sağlıyor. Sonrasında, çocuğun çabası bizi detaylar konusunda meraklandırıp, sebebi düşünmeye itiyor.
Sonraki sahnede, çocuk sokakta bir merdiven basamağına oturup, düşünceli halde görünüyor. Burada çocuğun yalnızlığı ve farkındalığı hisssediliyor.
Bir sonraki sahnede, baba eve geldikten sonra yer sofrasında yemeğe geçiliyor. Babanın iş kıyafetinden bir memur olduğu anlaşılıyor. Anne çocuğun kaleminin bittiğini babasına söyleyebilsin diye önce öksürükle çocuğu motive etmeye çalışıyor. Belli ki çocuk babasından çekiniyor ve yokluğun farkında. Anne biraz daha destek verip çocuğun söylemesini sağlıyor. Ancak baba, kalemin bittiğini salakça bir cümleyle karşılıyor. “Daha yeni kalem vermedim mi?” sorusu, çocuğu incitip sofradan kalkmasına sebep oluyorsa da, sonraki sahnede, annenin bir permatik kırdığını ve sapını bantlayarak çocuğa verdiğini görüyoruz. Merak duygumuzu yine tetiklemeyi başarıyor.
Ardındaki sahnemiz bir idam davasının görüldüğü mahkeme salonunda geçiyor. Burada babanın mübaşir olduğunu anlıyoruz ve hakimin kırdığı kaleme odaklanılması hikayeyi biraz daha çözümlüyor.
Ardından, çocuk babasına permatik sapını götürüyor ve anlıyoruz ki, kırılan kalemleri baba çocuğuna getirerek, annenin yaptığı permatik sapına yerleştirip kullanması için veriyor. Burada babanın çaresizliğinden ürettiği çareyi görüyoruz. Benim gibi yokluk içinde büyüyen insanları bu sahne çok daha derinden etkiliyor. Yokluk dönemlerinde her aile çocuğu için olmazı oldurmayı başarıp sorunlarını çözüyor. Kendi hikayemde annemin fabrika yemekhanesinden arta kalan ekmekleri toplayıp getirmesi, kışın yakabilmemiz için fabrika atölyesinden fire odunları kendi aralarında paylaşıp işçilerin evlerinin yakacak ihtiyacını gidermesi vb pek çok örnek var. Hatırlıyorum, çocukken bu yokluğun farkındaydık ve çoğu şeyden çok utanır başkalarına özenirdik ama sesimizi de çıkartmazdık. Neyse, yine kendi derdime çok indim.
En son sahne ekranda 80 darbesinde kırılan kalemlerden bahsedip, bu yokluk dönemi, çocuk çaresizliği, idam meselesini çok güzel harmanlıyor. Hayatın kimi noktalarında basit görünen detayların, daha büyük noktalardaki önemine değinen bu kısa filmi ben çok beğenerek, arkadaşım adına da gururlanarak izledim. Kimileri için çok önemsiz şeylerin, başkalarının hayatında çok büyük öneme sahip olabileceği
önermesi çok güzel işlenmiş.
Aşağıda aldığı ödüller ve oyuncu kadrosunu da paylaşıyor ve Serhat’ın daha büyük başarılar elde edeceğinin farkında olarak onunla ve ekibiyle olan tanışıklığımı şımarık bir çocuk gibi övünerek anlatacağımı söylemekten de geri durmuyorum :)
- Yönetmen - Ahmet Serhat Ak
- Görüntü Yönetmeni - Mert İnan
- Sanat Yönetmeni - Bilen Bilmen
- Uygulayıcı Yapımcı - Emrullah Özcan
- Yönetmen Yardımcısı - Ekrem Levent
- Işık Şefi - Resul Çıracı
- Kostüm Tasarım - Banu Çelik
- Müzik - Mazlum Bageri
- Ses Sorumlusu - Emre Balcı
- Ses Tasarım - Bora Özkum
- Renk Düzenleme - Taha Bayramoğlu
- Makyaj - Behiye Bilge Derin
- Senarist - Ahmet Serhat Ak
- Kurgu - Ahmet Serhat Ak
Oyuncular
- Arben Akış
- İbrahim Kendirci
- Sitare Akbaş
- Sinan Pekinton
Ödüller:
- Swedish Cinema House International Film Festival, Best Director Award. 2025
- Swedish Cinema House International Film Festival, Best Screenplay Award. 2025
- Eskişehir Bağımsız Kısa Film Festivali, Kısa Film Yarışması, Jüri Özel Ödülü. 2025
- Vesuvius International Film Award, Best Director Award. 2024
- Vesuvius International Film Award, Best First Film Award. 2024
- Athens International Film Festival, Greece, Honorary Award. 2024
- Theta Short Film Festival, 3rd Edition, Honorary Award. 2024
- London Festival of Cinema, Honorable Mention. 2024
- Denizli Kısa Film Festivali, Kısa Film Yarışması, Mansiyon Ödülü. 2024
- Haliç Goldenhorn Uluslararası Film Festivali, Uluslararası Kısa Kurmaca Film Yarışması, Finalist. 2024
- SETEM İpekyolu Film Ödülleri, Ulusal Kısa Film Yarışması, Finalist. 2024
- Altın Çınar Kısa Film Yarışması, Finalist. 2025
- İKÇÜ Film Festivali, Kısa Film Yarışması, Finalist. 2025