Kaç Zamandır

Posted on Apr 26, 2011

Çok uzak bir yerlerde. Coğrafi konumu belli olmayan bir kentte tüm insanlık bir arada yaşamaktaydı. O kadar çok insan vardı ki kimin akraban kimin kardeşin olduğunu bile karıştırırdın. Bunca insan arasında bir adam ve bir kadın vardı. Adam kadını ilk olarak “yasak elma” hikayesinde ki ağacın altında gördü. Bu ilk değildi. Daha önce bir çok kadını o ağacın altında ağaçtaki elmayı almaya çalışırken görürdü. Dünyadaki insanların bildiklerinin aksine “Yasak Elma” ağacından yiyen sadece Adem ve Havva değildi. Yaratılan her insan önce o kentte doğardı. Ve o kentte yaşardı. Orada ölüm yoktu. Tek bir şart vardı sadece. O ağacın elmalarına dokunulmayacaktı….

Fakat çoğusu bu şartı anlamazdı ve karşı çıkarlardı. Sebebi dahi açıklanmıştı oysa. Bu meyve aşırı kimyasal madde barındırdığından dolayı vucütta sersemlik hissi uyandırıyor, uçmak için gerekli olan enerjisi sağlıyordu. Lakin bu enerji insanoğlunun kaldıramayacağı düzeyde olduğundan bayılmasına sebep oluyordu. Elbet bir gün uyanacaklardı fakat baygınlık sırasında bu meyve yendiğinden dolayı başka bir hayata geçilip orada bir müddet aciz şekilde yaşanması gerekiyordu. Ve bu yaşantıda yapılan herşeyden insan sorumlu tutuluyordu. İşin en acı tarafı da gerçek yaşantıya dair insanın hiç birşey hatırlamaması idi. Çoğu insan dayanamayıp, uyanmak için çeşitli yöntemlere başvururlardı. Kendi aralarında buna “ÖLÜM” derlerdi. Daha önce çok fazla insanı uyarmaya çalışmıştı, lakin ağacın altındayken tüm algılama sistemi kapandığından dışardan hiç bir şekilde müdahale edilemiyordu. Erkeklerde ağacın çekim gücü sönük kalıyordu ama kadınlar üzerinde çok fazlaydı. Bu sebeple sadece uzaktan seyretmekle yetinirdi. Ama bu kez farklıydı. Kadını ilk gördüğünde farklı bir duyguya kapıldı. Bu bir çocuğun annesine, bir anneni evladına duyduğu duygulardan daha üstün birşeydi. Daha farklıydı.Doğmak gibi birşeydi, varolmak kadar güzel… Başkaydı… Sevmek gibi birşey. Galiba bulmuştu. En yakın durum sevmekti. Adam bu kadını sevdiğini düşündü. Ama tüm insanları sevmesine karşın bu duygu bu kadar yoğun değildi. Neydi sevginin en yoğun hali… Düşündü… Düşündü… - Kadın o sırada ağaçtaki elmaya elini uzatıyordu. Sonra birden geri çekti. Kadın bunu tek başına yapanların diğerlerinden daha fazla acı çektiğini duymuştu. Yalnızdı. Ama korkmuyordu. Düşünüyordu sadece… Dayanabilir miyim ? Sonra vazgeçti kadın… Ağacın altından çıkmaya karar verdi. Geriye döndü ve ağacın yanından uzaklaşmaya başladı. Ağacın etkisi dışına çıktığında biraz uzakta bekleyen adamı gördü… Garip birşey… Çok garip birşey oldu… Kadın, adamın gözlerine odaklandığında şiddetli bir acı hissetti. Garip birşey… Firdevs içerisinde yüzerken duyduğu hissin aynısıydı. Acı… Fakat bu acı canını yakmıyor, aksine hoşuna gidiyordu… Neden bu duyguya acı dediğini kendisi de bilmiyordu… Hemen gözlerini çekti. Sonra birden ağaca döndü. Ağaç hala yüksek bir arzu uyandırıyordu kadında… Bir karar vermesi gerekliydi… Ağaçtan uzaklaşacaktı yada gidip bir elma koparak ve arzusunu tatmin edecekti… - Adam kadının ağacın altından çıktığını gördü… Ne yaptığını anlamamıştı. Aklı kadına bakarken duyduğu hissi anlamakla meşguldü. Sonra birden aklına geldi. Eros’un elindeki oklardan birisi bir gün yanlışlıkla omzuna saplanınca çok canı yanmıştı. Ok vucudunda bulunduğu sürede çok yakın kadın arkadaşı olan, kardeşim dediği birisi yanına geldi. Kadını gördüğünde şimdi olduğu gibi bir hisse kapılmıştı. Kadına sarılmak onu öpmek istiyordu. Fakat bu çok kısa sürdü. Eros içeri girerek omzundaki oku kısa süre içerisinde çıkardı.Kadına karşı duyduğu arzu ve hisler bir anda yok oldu. Adam mükemmel bir şaşkınlığın içine düşmüştü. Durumu hemen Eros’a anlattı. Eros bir kaç şey anlattıktan sonra bu duygunun adının ‘Aşk’ olduğunu ve çok güzel birşey olduğunu söylemişti. Kendi oklarının sadece sorunlu insanlara sahte bir aşk duygusu aşılayarak durumlarını düzelmek için sadece dünyada kullanıldığını söyledi. O sebeple o an ilk gördüğü kadına karşı böyle bir duyguya kapılmıştı. Evet… adam hatırlamıştı. Kadına baktığında hissettiği duygunun adı aşk idi… Kadın birden adamın gözlerine baktığında, adam heyecandan delirmek üzereydi. Kadınla tanışmak isteği üst safhadaydı. Tam ayaklanacağı sırada kadın arkasını döndü ve ağaca doğru yürümeye başladı. Adam şimdi korktuğunu hissetti. Neden geri dönmüştü kadın… Ne yapacaktı ? – Kadın ağacın altına girdiğinde tüm zihni ve ruhu o Elma’yı arzuluyordu. Bir an adam aklına geldi. Çok güzel , müthiş bir duyguydu… Ama fazla sürmeden uçup gitti zihnindeki adamın silüeti… – Adam, Kadının bunu neden yaptığına anlam veremedi. Onunla konuşmalıyım diye düşündü. Adımlarını hızlandırdı. – Kadın elmaya uzandı… – Adam kadına doğru koşuyordu artık bağırmaya başladı. Yapma, o elmayı yeme. Sana aşık oldum… Gitme ne olur… Kadın duymuyordu… – Elmayı kopardı ve bir ısırık aldı. – Adam delirmek üzereydi. Ne olmuştu. Bir an öncesinde bu kadının farkında bile değildi. Neden bu kadar arzu duyuyordu. Çocuk gibi olmuştu. İstiyordu… Kadınla tanışmak, sarılmak, öpmek istiyordu onu… Kadın aldığı ısırığı çiğnedi ve yuttu… – Adam artık ağacın etki alanına girmişti… Kadının omzuna dokundu… Kadın döndü… Göz göze geldiler, adam tam ağzını açacakken kadın parmağını adamın iki dudağının üzerine getirerek susmasını işaret etti… Adam sustu, gözlerine baktı… Gülümsüyordu. Bu kentte gördüğü herşeyden daha güzeldi. Güzel kelimesi hiç bu kadar güzel olmamıştı adam için… Kadının gözleri kapandı ve bayıldı…