İstanbullululuk
İstanbuldayım, yalnızım, 23 yaşındayım. O zamanlar allahım var ama sevgilisiz kalmışım. Benazir çıkmış hayatımdan, alevi sünni meselesine. Vermediler kızı, kız da kaçmadı bana. Kader kısmet ayrılık oldu. Olmuş yani, ben ara verdik sanarken. Sonra öğrendim benden kurtulmak için başkasıyla evlenmeye niyetlenmiş. Şimdi evli, mutlu, çocuklu. Mantıklı hareketmiş.
Ancak o zaman kızgınlıklara sebep olmuştu. Kim ulan bu Ali? Ne çabuk bulunabildi. Aldatılıyor muyduk acaba? Hoşgeldin depresyon.
İstanbul’dayım, 23 yaşımdayım. Alleme-i satış uzmanının ofisinde orta kat yazılımcıyım. Her haltlarına beni sürmüşler öne. Bunalmışım, bahane bol. Akşamları yatağımda yüksek iman ile sevgili duası etmekteyim. “Tanrım, tek başına koyma, kulların. Yalnızlığa ancak sen dayanırsın.” Salakça bir şelale gözlerde, yalnızlık korkusu.
Tek başımayım, İstanbul’dayım. Ne tesadüf, yine parasızım. “Dünya’nın hiç bir şehrinde, parasızlık İstanbul’daki kadar koymaz insana” demiş olan şairi de anlamaktayım.
İstifa edildi self-sabotaj sonucu. Kaybetme korkusuyla yüzleşmemek adına, önden terketmek huyumdur. Dışardan bakanlar için hiç kovulmamış, hiç terkedilmemiş insan imajı. İçi beni yakar. Dışı nane limon.
O zamanlar pek popi olan, sonradan fetöcü olduklarını öğrendiğim pek kurumsal bir şirketten iş ayarlandı sayın İstanbul nasihat bayii abi tarafından. İstanbul nasihat bayii abiyi uzun zamandır tanımaktayım. İyi insan, çok konuşan, hayatı çözmüş, kendisinin ki hariç, dağıtmakta bu sebeple bol keseden, kendine hayrı olmayan nasihatleri. Üç dört ay zor sabrediliyor cemaatkeş çalışma ortamına, depresyon ağırlaşıyor ve izmir’e tek gidiş bilet alınıyor.
Gezi zamanları ortalık kaynıyor. Benim ideolojim yok. Kendimde bile değilim lan, ne ideolojisi. Ne bu gürültü kafalarında dışardan seyrediyorum olan biteni. Çözmeye çalışıyorum hayatı, hayatımı.
Tanışıyorum bir kaç kadınla, yürütemiyorum ilişkileri. Bir saçma şirkette yazılımcı başlıyor yönetici çıkıyorum altı ayda. Ne anlarım lan ben yönetimden. Sorumluluk bol yetki yok. Saç baş oluyoruz patroniçeyle. Basıyorum istifayı.
O sıra tanışıyorum aldatıcı yanıltıcı dönüştürücü kadınla. Her yanıyla bağırıyor benden olmaz diye. Ama salak olan görmez böyle şeyler, aşk sanıyor sarılıyor. Yalnızlık korkusundan elbette. İlerliyor ilişki, o sırada iyi bir ofise geçiliyor ilerleniyor. En uzun çalışma performansı, istifa edilmemiş bir buçuk yıl olmuş. Hop deniyor evlenilecek. Ama uzun mesafe, aldatıcı yanıltıcı dönüştürücü kadın gelemez İzmir’e, gidilsin bakalım Ankara’ya.
Askerliğimi yaptığım, Neslihan’ın anavatanı pek sevilmiyor aslında. Anılar güzel değil. Gidilmemeli ama gidiliyor aklı sikinde bir tarzda. Aldatıcı yanıltıcı dönüştürücü kadın pek huysuz, anlaşamıyormuş meğer ev arkadaşlarıyla. Ben evi tutunca yamanıyor, kısa sürede evlenme teklif et tripleri başlıyor. Bir ısrar bir ısrar. Acelemiz ne ulan? Okulun bitseydi önce.
Kel başa şimşir tarak misali bir yemekte ediliyor edilemeyesice teklif. Herhalde kabul edilecek ki ediliyor. Hızlı hazırlıklar, bir kına bir düğün bir nikah. Hır gür dolu 1 yıl, terkedilişler vazgeçişler, son nokta aldatılış ve perde.