Hikaye
Şehre gece yarısı girdi kamyon. Arkasında bir aile, çocuk 3 yaşlarında. Şehrin ışıkları cezbetmişti çocuğu ve sıcak yaz günü kokusu kamyonun arkasını sarmış karpuz. Ömür geçse unutulmayacak şeyler bunlar. Bir kamyon arkasında şehrin ışıklarını ilk görüş her şeydi. Daha önce böylesi görülmemişti malum ve etkilenmemek elde miydi?
Aşık olmuştu ışıklara, parıltılara. Karpuz kokusu da bir kırılma noktası sadece, hatırlatsın diye o ışıkları. Her sıcak yaz gecesinde yediği karpuzdan aynı keyfi alabilir miydi insan? Alıyordu işte.
Işıklardan sonra her şey o kadar iyi gitmemişti aslında, 10 yıl kadar sıkıntı çekmişti. 10 koca yıllık sıkıntıdan sonra ne olacaktı ki? Alışmıştı, artık çektiği sıkıntı olarak değil hayatı olarak görüyordu yaşantıları. Bu sebeple geçmesini beklemezdi, beklemedi de hiç. “Bu benim hayatım ve benim hayatım bu” diye bildi sade.
Yaşadıklarını anlatmak gereksiz, herkes kadar çekti sıkıntısını, herkesten biraz daha az çabaladı sadece kurtulmak için. En beğendiği özelliği kabullenmekti hep var gibi.
Kolu kırılsa her zaman kırıktı gibi davranırdı, düzeldiğinde ise hiç kırılmamış gibi. Parası olsa hiç parasız kalmamış gibi hissederdi. Parası yokken de hiç ihtiyacı olmamış gibi. Kabullenirdi ve adapte olurdu hemen. Su burcuydu zaten. Burçlara inanmazdı ama.
Kadere inanırdı ama kendini kadere bırakmazdı. “Bizim gözümüzde kader yok” derdi. Kader sadece tanrı için var. Bizim borcumuz kaderin olduğuna inanmak sadece, onun dışına çıkma şansımız olmadığı gibi o da bizi yönlendirmez. Karışık mevzular yani.
Böyle karışık mevzuları ışıklardan beri çok severdi. Basit konularda düşünmeyi hiç sevmedi. Basitçe yazılar yazmak yada birine derdini anlatmak yerine şiirler yazdı.
Uzun zaman olmuştu çünkü “anlaşılmak” denen şeyin bir lüks olduğunu ve bu lüksün sahip olunması kolay birşey olmadığını anlayalı. Kimse beni anlamak zorunda değil ancak ben herkesi anlamalıyım diye çabalardı.
Ne haybeye çaba oysa. Biraz kibir mi barındırıyor içinde yoksa? Yoksa farkında olduğu lüksü herkese dağıtmaya mı çalışıyor? Anlamadım hiç ne yapmaya çalıştığını.
Çok uzun yaşadı “Eşekler uzun yaşar” lafını öğrendikten sonra. O uzun ömrü burada yazmam ayıp olur tabi ki okunmayacağını bile bile.
Kelimeleri boşa harcamamalıyız derdi, kelimeler keller.