Hakettigini Yasamak

Posted on Aug 31, 2011

Her söylediğimde aleni şüphelerin engellenemediği en sevdiğim cümle;

“Herkes hakettiği hayatı yaşar!”

Sonrasında ister istemez gelen tepkiler;

“Ne yani sen bir ayyaş olsan, bir düşmüş olsan, bu kaderin cilvesi değilde senin haketmenin sebebi midir ?”

Maalesef böyledir.

Hayat adlı yazılım tek sürüm olarak çıktı piyasaya. Ne betası vardı ne başka bir versiyonu. Tek bir sürüm, tam stabil.

Ve biz insanlar o yazılımın kullanıcıları olarak varolduk.

Sürekli düşündüğüm şeyse, “Bu yazılımı nasıl kullanacağız ?” sorusuydu. Bu sorunun arayışı sırasındaki düşünümlerimden biri, “Gerçekten insanlar hakettiği hayatı mı yaşar? Yoksa bu yazılımın yazarı tarafından verilmiş komutlar mı işletilir ? Yani tamamen gayri ihtiyari mi yaşarız ?”

Şu an ulaştığım sonuç, gerçekte insanların haketmedikleri hiç birşeyi yaşamadıklarını gösterdi. Böyle bir araştırma için etrafımda o kadar çok denek vardı ki; herbirini izlemek ve sonuçlandırmak fazlasıyla karışıktı -ki hala tam sonuca ulaşabilmiş değilim, çünkü her insan denektir aslında - ulaşabildiğim sonuçlardan hala tam tatmin olabilmiş değilim.

Evet haketmediğimiz hiç bir şeyi yaşamıyoruz, ama nasıl ?

Bu kısmın anlaşılmasındaki en büyük sorun, hayat denen yazılıma sadece maddenin değil mananın da daha doğrusu manevi güçlerinde dahil olmasıydı. Bundan kasıt Allah’ın her yaptığımıza karışması değil ; vicdan, sevgi, nefret, hırs, kin gibi duygularımızın yaydığı enerjilerin dönütleridir. Zengin kültürümüzün yıllardır farkında olmadan yaşadığı şeyler mevcuttur. Örneğin “Büyük lokma ye, lakin büyük konuşma” şeklinde ki deyimimiz vardır. Büyük konuşmak yaydığı garip enerji sayesinde bizi farkında olmadan aynı olayın içine iter. Bu durumun henüz bilimsel bir açıklaması olmamakla birlikte ben inanıyorum ki her şeyde olduğu gibi davranışlarımız sonunda yaydığımız enerjiler de kaybolmayarak an içerisinde geri dönüş göstermektedirler. Etrafımdaki düşkünlerin çoğuna baktığımda gördüğüm odur ki “İnsanlar evvelinde gayet ‘iyi’ diye tabir edilecek şekilde yaşarken, bir dönem yaptıkları ‘Büyük Konuşmak’ hatasının sonuçlarını aynı hataya düşerek yaşamaktadırlar.”

Bunu görebilmek için insanın hayatına geniş bir yelpazede bakmanız gerekir. Yüksek genişlikte incelenen hayatlarda öyle noktalar görünebilir ki, o zamanlarda insanlar şu anki durumlarını hakederler ve zamanı gelince yaşarlar.

Babamdan örnek vermek gerekirse;

Babam 52 yaşında, ömründe doğru düzgün bir iş hayatı olmamış, bir dönem ayyaş olan ve kumar illetine sarılmış birisidir.

Böyle baktığımız zaman pek birşey görmemiz mümkün değildir. Eğer hayatı genişletebilirsek;

Babam, annem henüz 16 yaşındayken evlenmiş, gençliğinde babası alkolik olan, yine gençliğinde kardeşlerinin harçlıklarına kadar herşeylerini karşılamış, hasta olduğu dönemlerde bile çalışmaktan geri durmayan bir insan. O yıllarda her işe el atmış, sayısız dostları olan, çalışmaktan asla korkmamış, büyüklerine hürmette kusursuzluk göstermeyen bir insandır babam.

Gençliğine gittiğimde, şu anki durumuna nasıl geldiğini hayretle içinde düşünmeye çalıştığım babamın hayatını biraz daha inceliyorum.

Anneme, babam ve annesi o dönemlerde envai çeşit eziyetler etmiş, anneannemi görmesine uzun bir dönem müsade etmemişlerdir. Babam, annemi kaynanasına, yani babaanneme hizmet ettiği için defalarca azarlamıştır. Hem kaynana hem koca tarafından eziyete uğrayan henüz 16-20 yaş arasındaki kadın, durumlara sabretmesine rağmen Allah'a sitem etmekten kendini alamamış lakin bir gün dahi beddua etmemiştir.

Bu durumda bakıldığında, hakettiğini görüyorum babamın yaşadıklarını. Lakin yinede tam kanıt değil bu durum. En nihayetinde işin içinden dogmatik durumları çıkartmam gerekiyor.

Babam, işi gücü yerinde çalışırken, dışarda sürekli gördüğü insanların hallerine lanet edermiş. Örneğin bir kumarbaz gördüğünde hakkında çok fazla konuşur, çok büyük konuşarak kendisinin asla böyle birşey yapmayacağını söylermiş.

Bu durumda ki aşırı güven duygusu, cehaletiyle birleşerek mükemmel bir enerji ortaya çıkartır. Bu enerji an içerisinde dönüp dolaşacaktır.

Babam aynı dönemler içerisinde sürekli alkol alan kendi babasına çok fazla kızar, babasına karşı saygısızlık yapmasa da içten içe nefret duyarmış. Bu konuyla da alakalı olarak sürekli bir büyük konuşma eğilimi gösterirmiş.

Bahsettiğim enerji dalgası bu durumla da birleşerek büyüyecektir.

Zaman içerisinde babamın dayısı bir kahvehane işletmeye başlar. Babamda onun yanında çalışmaktadır. Dayı beyin günün birinde kumar masasından kalkıp bir yere gitmesi gerekir. Ve masayı babama emanet eder.

Bahsettiğimiz enerji dalgası burada devreye girer. Aşırı güven duygusu, asla diğerleri gibi olmayacağı hisleri. Hepsi toplanmıştır peder beyde ve büyük konuşarak asla böyle bir hata düşmeyeceğini bilmektedir.

Zaman içerisinde bir kaç kez daha vuku bulan bu olay gayri ihtiyari olarak bir alışkanlığı başlatır. Ve peder bey söylediklerini unutarak, her oyundan zevk almaya başlar. En nihayetinde kasa babamdadır. Ve kumarda daima kasa kazanır. Kazanma duygusunun insanı ne hale getirdiğini bilmediğinden dolayı yaptığı "Büyük Konuşmalar"'ın güzel enerjisi sarmıştır babamı ve hareketleri artık aşırı güven duygusuyla yapacaktır.

Tabi böyle sürmez bu iş.

Kahve kapanır fakat babam artık bir kumarbazdır. Sonraki hayatında kumar alışkanlığının getirebileceği bütün beterlikleri yaşar neredeyse. Her yenilişinde eve giderken cebimde parası yoktur ve pişmandır. Lakin ertesi gün daha büyük bir güven sarar kendisini. Bu böyle devam eder. Artık dönüşü imkansıza yakın bir yola girmiştir.

Babamın durumuna bakıldığında şu anki hayatını yaşamasının sebepleri gayet net şekilde görülebiliyor. Lakin babamı dışarıda gördüğünüzde sadece hayatında belli kesitleri bileceğiniz için “Yazık” diyerek geçiştireceksinizdir. “Hayatın sillesini yemiş bir adam daha!”

Lakin hayır, anlaşıldığı üzre öyle değildir olay. Babam geçmişindeki sadece bu iki durum değil sayısız durum sayesinde şu anki biçare halini haketmiştir. Ve olayda görüldüğü gibi hayat adlı yazılıma dışarıdan asla müdahale edilmemiş, sadece kendi içerisinde işlemiştir. Tabi kötü tarafı bu;

Babamın durumunun daha da kötü gidip, namusuna ve dürüstlüğüne laf gelmemesinin, kumar ve alkol yüzünde hapse düşmemesinin, çocuklarını dövmemesinin ve çocuklarının bir de karısının hala ona değer vermesinin durumuda hakeldimişliktir. Babama karşı asla içten bir nefret duygusu hiç birimizde oluşmamıştır. Genişletilmiş hayatında görülür ki babam yaşlılara karşı hürmette kusur etmeyen birisidir. Babasına karşı asla yanlış bir hareket yapmamıştır.Elalemin karısına kızına asla yan gözle bakmamış, karısını bir gün dahi aldatmamıştır. Bu durumların oluşturduğu enerjinin dönüp dolaşıp bizlere yansıması sonucu bizim hareketimiz de babama daima saygı çerçevesinde oluşmuştur.

Eğer olaylara anlık olarak bakılırsa babam kötü bir adamdır. Geçmişine anlık olarak bakılırsa iyi bir adamdır. Fakat kötü olduğu dönemi de iyi olduğu dönemi de kendisi hakederek yaşamıştır. Hiç birşey rastgele yahut kaderin cilvesi şeklinde, kendi etkisi olmadan oluşmamıştır.

İnsan hakettiğini yaşar tezini güçlendiren bu durum beni her olaya derinlemesine düşünerek bakmaya sevketti. Fakat şu da olmadı ;

Yolda bir düşmüş gördüğümde asla " Hakettiğini yaşıyor beni bağlamaz " diye düşünerek umarsız kalmadım duruma. Öyle yaptığım anda dönütleri pek iyi olmayacaktır. Hakettiğini yaşamak düşüncesiyle hareket ederek hata yaparsanız da yine hakettiğiniz için hatalarınızın karşılığını alırsınız.

Dünya üzerinde kelebek etkisi diye birşey var, etki olmadan hiç birşey olmayacağı gibi kaderin cilvesi, hayatın sillesi tarzı şeyler yoktur. Haketmişlik ve haketmemişlik vardır.

Yaşam bir durum değildir, bir süreçtir. Bundandır ki hayatın tümüne bakmadan olaylar yorumlanmamalıdır.Haketmediği hiç birşeyi insan yaşamayacaktır. Bu her ne olursa olsun.

Okuyanlara teşekkürler, tek bir örnekle anlaşılması pek kolay olmasa da anlattığım haketmişlik durumunu ben destekliyorum. Seri halinde yazmayı düşündüğüm Hayat Yazılımı yazısını diğer örneklerle güçlendirebildiğimde daha da anlaşılır olacağını umuyorum.

Saygılar.