Birseyler
Yok artık… Aşkı yatak odasına taşıyarak ‘devrim yatak odasından başlar, aşk devrimdir!’ mantığı ile yaşayarak aşkı bildiğini sanmak… Aldatılınca göz yaşı dökmek kadar büyük bir insansı zaafiyet… Yaşadığım aşklardan , verdiğim savaşlardan haberin yok koca adam… Bedenimde kaç darbe yaşandı aşk yüzünden , sen henüz aşkı kız tavlamaktan ibaret sanarken… Uğraşma koca adam… Kanamayacak yürekler vardır, neşter ceksen de …
—
Esasında öyledir zaten… Her sey bir Adem, bir havva… Bütün aşkların temelinde olan hayvansı içgüdü devrimi yatağa taşır en nihayetinde… Kalpte devrim olmaz, olsa olsa barındırdıklarını evrimleştirir… Sonra salıverir sokağa evcil bir kedi gibi , bırakır vahşetin içine, sokak tehlikeli koca adam, sokak kör… Karanlığın içinde hapsoluş var aşk için… Özgürce katlet simdi bütün kalpleri, aşkın mahşeri yakın… Tanrıdan gelen 11. Emir ‘ tüm aşıkları yakın…’
—
Sokaklar yaşar gerçeği, ‘ben kaldırımların emzirdigi çocuğum’ koca adam… Hem en iyi sen bilirsin benim hic bir pencerem olmadı ardından ne dünyaya ne de sokaklara bakabileceğim… Her daim gerçeklerin peşinde olmak nasır bağlatır kalplere bilirsin… Çünkü gerçekler acıdır koca adam, can yakar… Öyle aşk icin ateşte yanmaya falan benzemez, elmanın tadı kalmadı hem dilimizde… Üstelik hikayede ne adem olduk tam manasıyla ne havva , aslen hepimiz ortamdaki yılanlardik… Bundandır ki hak iddia etme aşkı savunmaya, ne sana düşer soğuk bir bedende can vermek , ne de bana düşer nekrofili…
—
Sen unutmaya meyillisin, unutursun elbet… Sonra döner unutkanlığına ağlarsın, sahte bir bedende… Sen alışıksın kalabalık bedeninde yalnız ruhlar taşımaya, buna da alışırsın elbet… Bu ne ilk ne de son kovalamaca aşkı uzaklara ve ne de son dönüp arkasından haykırış… ” sen aşka aşıksın , müsaitsin gördüğünü abartmaya …”
—
Yaşadığın masalsı dünyada fısıldanan her kelime şizofrenik bir sancıdan ibaretti sadece, paranoyakça bir haletten ibaretti yalnızlık ve aşk , ibadetti sana göre batıl bir hayat içerisinde ve elbette hepsi gibi abarttığın aşk , sonun olacak kocaman bir liyakat…
—
Masallar her daim çocuk avutmak için kullanılan yalanlardı, gerçekten kopuk bir yetişkinlik çağında gerçek olmayanlara tutundun sen de onlar gibi, gönülden gönüle… Özgürlük dediğimiz şeyse neye yarardı yalnız bedenlerde, ölümden korkmadım evet korktuğum kadar tutsaklıktan ve madem sadece yalnızken yüzde yüz özgürüz, birleştik tek bedende iki ruh, ve iki kişilik bir yalnızlık ile yine tutsak olmadık aşka… Şu ölüm meselesi ise aşk icin değildir aslen hic bir kalpte, yalnızca elde edememek nefreti ile soğursun hayattan , yitersin dağ gibi bir bedende, kaçmak gelir yalnız elinden, savaşmaya korkarsın çünkü ve her malup gibi sevgiyle anılırsın – ki bu saygıdan değil acındığındandır halet-i ruhiyeye…
—